Karanlık Lise 2 – Bölüm 18


Helin “Ee kararını ne değiştirdi?” diye Esma’ya sorduğunda, Esma “Uzun zamandır düşünüyordum aslında,” diye cevap verdi.

Esma’ya “Hiç de bile. En son evlenmeden olmaz diyenlerdenim demiştin. Hatta çok iyi hatırlıyorum, bizim evde kalıyordunuz o gün,” dedim.

Helin bana dönüp “Birileri epey dikkatli dinlemiş anlaşılan,” deyip sırıttığında, Esma, Helin’e yumruğunu geçirdi ve “Helin sen hiç konuşma bile. Bana nasıl söylemezsiniz anlamıyorum? Sonunda Doğukan’la olanlar olmuş ve ben en son öğreniyorum,” diyerek üzüldüğünü belirtti.

“Harbiden Güneş, nasıl öğrendin?”

“Aslında, Kayhan’la beraber evde olmamamız gerekiyordu. Emre’nin partisini hazırlıyorduk fakat ipod’umun kablosunu almak için bizim eve girmemiz gerekti, ardından da işte…” derken, Helin kıpkırmızı oldu ve “Parti günü, tabii ya,” dedi.

Esma ile aynı anda gülmeye başladığımızda, Helin “Oturup da sonuna kadar dinlemediniz heralde?’ diye kızdı bana.

“Hayır, hayır,” derken gülüşümü durdurdum ve “… Kayhan duydu, ardından bana sessiz olmamı söyledi. Sonra da evden hemen çıktık. Merak etme yani,” dedim.

Esma “Ee nasıldı kızım anlatsana! Sırada ben varım ve edinebildiğim kadar bilgi edinmek istiyorum. Tabii…” derken bana döndü ve gülümseyerek “… Güneş benden de aceleci çıkmazsa,” dedi.

“Lütfen, önden buyur. Demir’le Doğukan’ın geçen haftaki kayboluşlarından sonra o süreyi biraz daha uzatmaya çalışıyorum,” dediğimde, Esma “Demir Erkan’ı kendinden mahrum bırakarak intikam alıyorsun ha? İyiymiş,” dedi ve güldü. Ardından Helin’e döndüğümüzde Helin ellerini havaya kaldırıp “Tamam, tamam anlatacağım. Ama çok detay veremem. N’olur, samimiyiz falan, en yakınımsınız ama her şey bir yere kadar. İğrençleşmeyelim,” dedi.

Esma ile beraber Helin’e bakıp anlatmasını beklerken Helin “Aslında bir anda çok aç olduğumu fark ettim,” dedi ve kapıya doğru yöneldi. Esma, Helin’i kolundan tuttuğu gibi geri çekti, önceki konumuna geçirdi. “Kaçışın yok canım,” dedim. Helin “Orasını fark ettim zaten. Ama şöyle bir düşününce çok da anlatacak bir şey yok gibi,” dedi. Esma “İllaki vardır Helin. Oldukça özel bir şey ve ilkler sadece bir kez yaşanır. Nasıldı?” diye sorduğunda, ben “Canın çok acıdı mı?” diye sordum. İlk sorum buydu.

Esma: “Neredeydiniz?”

Ben: “O sırada biz neredeydik?”

Esma: “Ne kadar sürdü?”

Esma ile ardı ardına sorularımızı sıralarken Helin bizi susturdu. “Öncelikle bu olay çok büyütülüyor. Tamam, tabii ki özel bir şey; ama çevrenizdekilerin baskıları ve söyledikleri yüzünden korkuyorsunuz. Hatta kelimeyi söylemeye bile çekiniyorsunuz ama bence bu yanlış,” dediğinde, Helin’i ikimiz de dikkatle dinliyorduk. Araştırmasını iyi yapmıştı anlaşılan ve kendi düşüncelerini savunuyordu. Esma “Bu da bir bakış açısı tabii,” dedi ve ardından Helin konuşmaya devam etti.

“Benim seçtiğim kişi Doğukan’dı ve kararımdan asla pişman değilim. Zaten eğer ertesi sabah uyandığında pişmanlık duymak istemediğin bir tercihi yapmışsa, o kişiden adın gibi emin olmalısın. Umrunda değilse çok da önemi yok tabii, o da doğal ve yine olabilecek bir seçenek. Yargılayamam. Yine de benim tercihim farklı şekildeydi. Benimki gibi bir bakış açısına sahipsen zaman olarak da kendini hazır hissettiğin anı beklemelisin. O kadar. Bunun ötesi berisi yok. Senin için doğru olan kişinin Burak olduğunu hepimiz biliyoruz, ve kendini de hazır hissettiğini söylüyorsun, o zaman önünde hiçbir engel yok. Arkandayız güzelim,” dedi Helin ve Esma’ya sarıldı.

Esma “Helin, sen sanırım uzun zamandır bunları içinde tutuyordun,” dediğinde, Helin “Evet, iyi konuştum değil mi?” dedi ve gülümsedi.

“Helin, kendi düşüncelerini savunma konusunda özgüveni senden daha yüksek olan kimseyle tanışmadım,” dedim.

Helin “Bir gün önemli bir devlet kadını olursam, oylarınız bana,” dedi.

Esma “Tamam, tamam, konuyu saptırmayalım,” dediğinde, kapı açıldı ve içeriye 9.sınıf olduğunu tahmin ettiğim bir kız girdi. Üçümüz aynı anda “Dışarı!” diye bağırdığımızda, kız arkasını bile dönemeden dışarı çıktı, kapıyı arkasından kapattı. Gülerken bir yandan da Helin’e “Hadi devam et,” diyordum.

Helin “Bodrum’a gitmeden önceydi, sanırım bir buçuk hafta falan önce… Son sınavlar da bitmişti. Esma, sen yine Burak’la takılıyordun. Demir felaketi daha patlak vermemişti tabii ki ama Güneş, sen Demir’in senden gittikçe uzaklaştığını söylüyordun, Arda’yla kafedeydin hep. Ben de Doğukan’la beraber vakit geçiriyordum. Okulun duvarına adımızı yazdığından beri aramız çok iyi, biliyorsunuz işte. O gün orada onun doğru kişi olduğu konusunda ikna olmuştum. Geriye sadece doğru zamanı yakalamak kalmıştı…” derken belini lavabonun kenarına yasladı ve konuşmaya devam etti.

“… Bana akşam yemeği ısmarlayacağını söylediğinde yine bizim hamburgerci Kızılkayalar’a götüreceğini falan sanmıştım. Oraya ikimiz de bayılıyorduk. Ona göre giyindim işte, siyah deri pantolonumu, yaz sıcağında bile giydiğim siyah botlarımı giydim ve güzel bir bluzla deri ceketimi de giydikten sonra hazırdım. Sadece eyeliner’ın yettiğini düşünüp hemen evden çıktım ve arabasına atladım.”

Esma “Şu an sırıtıyorsun Helin. Sırıtmaya devam edebilirsin ama detaylarıyla anlatmayı unutma sakın. İyi gidiyorsun,” dediğinde, Helin “Arabaya bindim ve yola çıktık. Başka bir yola girdiğinde ona nereye gittiğimizi sordum. Bana “Sevgilim Bodrum’a tatile gidecek ve ben onu sadece hafta sonları görebileceğim. Seni güzel bir yemeğe çıkartsam çok mu kötü olur?” diye yanıt verdi. Tabii beni MidPoint’e götüreceğini tahmin etmemiştim. Park ettiğimizde “Doğukan, burası biraz pahalı kaçmaz mı?” diye sordum. Bana “Merak etme, bu akşam istediğini yiyebilirsin. Üstelik buranın suflelerini ne kadar sevdiğini çok iyi biliyorum,” dedi. Bu tür detayları hatırlıyor olması beni çok mutlu etmişti.”

Keşke Demir de benimle ilgili böyle detayları hatırlasa. Belki de hatırlıyordur, ama hatırladığını çaktırmamaya çalışıyordur. Evet evet, böyle olmalıydı. Çünkü bana ne zaman iltifat etse veya birine güzel bir şey söylese kendinden bir şey eksiliyormuş gibi hissediyordu. Bunu anlayabiliyordum. Her kelimesini dikkatlice seçiyordu çünkü eğer seçmezse, o zamana kadar çizmiş olduğu “Demir Erkan” profilinin değişebileceğini biliyordu.

Aklımı Demir’den alıp Helin’e tekrar odaklandım.

“Yemekten sonra arabaya bindiğimizde Doğukan telefonla konuşuyordu. Sanırım Demir’le, ya da Savaş. İkisinden biriydi. O sırada park ettiğimiz yere para ödememiz gerekiyordu. Ben çantamı açtığımda Doğukan telefonu kulağından uzaklaştırıp “Bu akşam bendensin, unutma. Cüzdanımı al,” dedi ve ardından telefonla konuşmaya devam etti. Doğukan’ın cebinden cüzdanını çıkardım ve açıp içinden 5 TL aldıktan sonra geri kapatacaktım ki en ön bölmesinde bir fotoğraf olduğunu gördüm. Daha iyi görebilmek için ışığı yaktığımda gülümsedim. İkimizin fotoğrafıydı. Daha önce Doğukan’ın cüzdanını falan hiç karıştırmamıştım, ya da gerek olmamıştı. Bu yüzden o fotoğrafın orada durduğunu bilemezdim tabii ki. Fakat fotoğraf bizim ilk tanıştığımız ayda çekilmişti, yani iki yaz önce. İlk tanıştığımız zamanlardan beri o fotoğraf orada duruyordu demek ki, bunu anladım,” dediğinde Esma, “Sizin hikâyeleriniz beni benden alacak. Aşk filmi gibisiniz ya!” dedi.

Helin “Yok ya, çok da abartmayın,” diyordu ama ben de Esma’ya katıldım. “Evet Helin, abartmıyoruz, öylesiniz. İlk tanıştığınızdaki o araba hikâyesi, Doğukan’la aylarca gizli gizli buluştuktan sonra sen tepkini gösterince okulun duvarına adınızı yazması çok güzeldi. Hepsi tek tek çok güzeller.”

Demir’den romantik beklentilerimi minimuma düşürmüş olmam, çevremde yaşanan olaylara olan tepkimi değiştirdiğim anlamına gelmiyordu. Hâlâ ilgim vardı. Özellikle de dinlediklerimi en yakın arkadaşlarım anlatıyorsa.

Esma “Tamam tamam hadi! Devam et!” dediğinde, Helin devam etti. “Tamam, ediyorum. Doğukan telefonu kapattığında fotoğrafımıza baktığımı görmüştü. Ona “Ne zamandır cüzdanında saklıyorsun?’ diye sorduğumda “Çektirdiğimiz günden beri,” diye cevap verdi. Doğukan, onun dudaklarına baktığımı anladığında, eliyle çenemi yukarı kaldırdı ve beni öpmeye başladı. Cüzdanı tuttuğum elimle yukarıda yanan ışığı kapatırken cüzdanı yere düşürdüm, ama ışığı kapatmayı başarmıştım.

“Yola çıktık. Doğukan’ın cüzdanını yerden almak için eğildiğimde elime başka bir şey çarptı. Onu da aldım. Elimde tuttuğum prezervatifi Doğukan gördüğünde, bana sanki yanlış anlamışım gibi açıklamaya başladı. Onu hiç bu kadar tatlı gördüğümü hatırlamıyordum. Bana sürekli “Düşündüğün gibi değil! Sadece sen ne zaman istersen o zamana hazırlıklı olmak için yanımda taşıyorum. Sakın başka bir şey anlama. Seni çok seviyorum. Kendini baskı altında falan da hissetmeni istemem, sadece senin için yanımda hep bir tane taşıyorum,” diyordu. Bu açıklamaları yaparken ona sorduğum soruyla bir anda sustu ve şaşırdı. Ona “Doğukan, hani sana her zaman bir otel fantezim olduğundan bahsederim değil mi?” diye sormuştum.”

“Evet o fanteziyi biz de biliyoruz.”

“Bordo çarşaflar, bordo sarı renkli duvarlar… Sonrasında odaya sipariş edilen kırmızı şarap… Hatta bu tariflere uyan oteli araştırıp bulmuştun. Adı neydi?” diye sorduğumda Helin “Tamam! Yüzüme vurmayın! Evet, Doğukan da haliyle biliyordu ve ona bu soruyu sorar sormaz bakışları değişti. Gülümsedi ve ardından, “Helin sen emin misin?” diye sordu. Onu ne kadar emin olduğum konusunda araba yoldayken nasıl ikna ettiğimi size anlatmayacağım ama ikna oldu diyelim. Ve sonrasını artık bilirsiniz. Her şey tam da hayal ettiğim gibi oldu,” dedi ve son on dakikadır suratında olan sırıtışla konuşmayı bıraktı.

Helin’e sarılıp yavru bir kuş tarzı sesler çıkarırken, Esma bir yandan da “Detay!” diye bağırıyordu. Helin bize “Başta acıyor, evet. Ama asla, asla, asla katlanılamayacak kadar değil. Tüm o okuduğunuz kitaplar falan var ya; yalan. Kişiden kişiye göre değişir bu. Senin canın az yanar, onun canı çok yanar; ya da aynı derecede acı hissedersiniz fakat senin acı kapasiten daha az olduğu için çok takmazsın,” derken, Esma “Acı kapasitesi mi?” diye araya girdi.

“Aynen, gayet de yerinde bir terim oldu. Her neyse, öyle yani. Zaten birkaç dakikanın ardından yaşadığın duygu seliyle beraber o acı, kontrol düzeyine iniyor. Tabii ilişki bittikten birkaç saat sonra ve ertesi gün sizde ağrımaya devam eder mi bilemeyeceğim. Bu tür şeylerin kişiden kişiye değiştiğini söylemiştim,” dedi Helin.

Esma cevap vermeyince ona dönüp “Heyecanlı mısın?” diye sordum. Esma “Evet, evet! Burak’la konuştuk bile. Benim tarih belirlememi bekliyor,” dedi.

Helin “Öncesinde randevu falan olacak mı? Ne giyeceksin? İç çamaşırı seçimi?” derken pis pis sırıtmaya başlamıştı. Ben de Helin’in sorularını devam ettirip “Nerede olacak? Sizin evde mi, Burak’larda mı, yoksa Helin gibi özel bir fantezin var mı?” diye sorduğumda, Esma “Bilmiyorum! Ama sizinle konuşunca rahatladım kızlar,” dedi. Helin “Sorulara boğulma sırası sende güzelim. Sıra Güneş’e gelene kadar çekeceksin bizi,” dediğinde, ikisi de bana döndüler.

Esma “Sahiden, Demir nasıl duruyor?” diye sordu.

Ona sanki ne dediğini anlamamış gibi yaparak “Ne demek nasıl duruyor?” diye sordum.

Helin “Alınma ama Demir’in, eskiden günlerini nasıl geçirdiğini biliyoruz,” deyip, elini kolumun üstüne koyduğunda “Evet, ve kimlerle…” dedim. Esma “Onu hâlâ elinde tutuyorsan demek ki gerçekten seni seviyor. Ama bu senin hemen onunla sevişmen gerektiği anlamına da gelmez. Aynen Helin’in dediği gibi. Sen istediğin zaman karar verirsin. Onun sana baskı uygulamasına izin verme,” dedi. Demir bana bu konu hakkında baskı uyguluyor muydu? Hayır, onun böyle bir konuyu kendi kendine açtığını bile hatırlamıyordum. Biz o şekilde takılmıyorduk, fakat benden önce o, sürekli kızlarla beraberdi. Her gece farklı bir kız… Kızlar peşinde gezerdi. O zaman ya ben onunla birlikte olmuyorum diye hâlâ başkalarıyla takılmaya devam ediyorsa? Bu kavram onun için mekanik bir şeyse duygusal tarafını benimle tatmin ederken başkalarıyla birlikte olması onun için zor olmazdı. Bu yüzden mi konuyu açma gereği duymuyordu, benimle bu konu hakkında konuşmuyordu? Nasılsa ihtiyaçları karşılanıyordu ve bu yüzden mi benim kararımı sorun etmiyordu?

Helin “Güneş, iyi misin?” diye sorduğunda “Efendim?” diye karşılık verdim. Esma “Yüzün düştü,” dediğinde “Yok, aklıma bir şey geldi de… Neyse. Kim acıktı?” diye sorup hemen kapıya yöneldim.

Demir hakkında düşünecektim. Eğer öyle bir şey yapıyorsa, benim haberim olmadan, ben onunla birlikte olmuyorum diye başkalarıyla oluyorsa… Daha yeni düzelmiş olan kalbim parçalara ayrılırdı. Aslında şu anda böyle bir şeyden şüphe duyduğum için kendime daha çok kızıyordum. Demir’den nasıl emin olamazdım? Sanırım bu konu diğer konulardan daha hassas ve hiç ciddi ciddi düşünmemiştim.

Helin “Ben!” dediğinde, arkamdan geldiklerini anladım ve kapıdan çıktım. Tuvaletin kapısının önünde bizim yaklaşık on beş belki yirmi dakika önce dışarı attığımız kızlardan bazıları vardı. Bir de az önce attığımız 9.sınıf olan kız.

Kapıdan çıktığımızda anında sustular. Sanki bir şey bekliyor gibiydiler. Esma dirseğiyle beni dürttüğünde, sesimi yine teneffüsün başındaki gibi ciddileştirip “İşimiz bitti. Girebilirsiniz,” dedim ve onlara bakmadan koridorda yürümeye başladım. Helin’le Esma da yanımda yürüyorlardı. Biraz uzaklaştıktan sonra üçümüz de gülmeye başladık.

Esma “Bu yıl çok eğleneceğiz,” dedi.

Umarım diye geçirdim içimden. 

error: Bu içerik koruma altındadır.