༯ 30 ༯
ESMA
Burak’ın kilitli kaldığı ozalitçinin sahibi Elçin’in annesinin sevgilisi çıkana kadar tüm silahlarımız Beyza’ya dönüktü. Elçin böyle olmasını sağlamıştı. O zaman kadar masum bir insanı suçlamış olmamızın da tek nedeni oydu.
Karakolda, annemlere bıraktığım notta, her yerde suçlunun Beyza olduğunu söylüyorduk. Onun masumken suçlu konuma düşmemesi için elimden geleni yapmaya hazırdım ancak karanlık odada asılı fotoğraflarımız incelendiğinde hepsinin Elçin’in kamerası tarafından çekildiği ve o odada basıldığı anlaşılmıştı.
Öncelikle geçen hafta Burak’ın telefonuna “Sevgilinize anılarınızdan oluşan harika bir hediye, bizden size hediye!” yazan bir mesaj göndermiş ve anahtarlarının daima kendisinde kalabildiği ozalitçiye onu çağırmıştı.
Çalışanlardan biri olarak davranan Elçin, karanlık odada fotoğrafların nasıl basıldığını anlatmak üzere Burak’ı aşağı indirmiş. Burak iplerde asılı fotoğraflara bakarken kapıya yakın duran Elçin sayesinde odaya kilitlenmiş. İlk geldiğinde kendisine ikram ettiği çaya atılmış uyku hapı ise mesai saatleri içinde problem çıkartmamasını sağlamış.
Mahkeme kararı çıkana kadar bizimle okula devam etti. Bana kalırsa verdiği zararlardan çok, psikolojimizde bıraktığı çöküntü yüzünden bile ortalıkta dolaşması saçmaydı. Onu gördükçe sinirlerime hâkim olamıyordum. Bana bakması, sevgilime yaptıkları, başına açtığı işlerin ona asla dokunamayacağını düşünmesi beni sadece daha çok hırslandırıyordu.
“Hâlâ bakıyor.”
“Esma, birtanem yapma.”
“Ama hâlâ buraya bakıyor!”
“Sen dersine konsantre ol. O cezasını çekecek zaten.”
Gözlerimi ondan ayıramıyordum.
“Ona hiçbir kötülük yapmadım. Kendi sırlarını internete benim ağzımla kendisi yükledi. En yakın arkadaşım olması gerekirken seni neredeyse öldürüyordu.”
“Nedenini biliyorum sanırım.”
Yaşadıklarımızdan dolayı bize istisnai davranan öğretmenlerimiz, derste konuşmamıza, yemek yememize ya da istediğimizde derslerden çıkmamıza izin veriyorlardı. Buna güvenerek Burak’a döndüm.
“Bilmediğim bir şey mi var?”
Başını olumlu anlamda salladı. “Elçin’le eskiden ne kadar yakın olduğunuzu biliyorum. Aranıza hiçbir şeyin girmesine izin vermezdiniz. Geçen sene bana âşık olduğunu söylediğinde bunu senden sakladım.”
Gözlerimi kapattım ve dudaklarımı birbirine bastırarak biraz bekledim. Elçin’in bir şeye takıldığı zaman o şeyi ne kadar saplantılı bir hale getirebildiğini biliyordum. İşte her şey şimdi açığa çıkmıştı.
“Sen de onunla aramı bozmak istemedin.”
“Evet ama sonunda beni aptal bir odaya kilitleyip seni de aklının ucundan bile geçmeyecek suçları tek gecede işletmeye zorlayacağını bilseydim emin ol baştan söylerdim.”
Bu kadarı yeterdi.
Ayağa kalktım ve onun leş sırasının yanına gittim. “Merak ettiğim için soruyorum, bizimle daha ne kadar eğlenmeyi planlıyordun?”
Güldü. “İnek olduğunu biliyordum ama Burak’ı bulabilecek kadar zeki olduğunu hesaba katmamıştım. İstediğimden kısa sürdü.”
Eğer bir kez daha sevgilimin adını ağzına alırsa ben bu kızı parçalardım.
“Kırmızı ışık anlaşılmasın diye fotoğrafı siyah beyaz yapınca kurtulabileceğini mi sanmıştın? Peki ya Beyza? Senin yerine neredeyse onu öldürecektim.”
Bir elini çenesinin altına koydu. “Madem birbirimize sorular soruyoruz, o zaman benim de bir sorum var: O kadar dükkâna zarar vermek ve kapıları kırmak için kaç hap atmak zorunda kaldın? İki mi yoksa üç mü?”
Bu konuyu açma hakkına sahip değildi.
Burnunun tam ortasına geçirdiğim yumruk yüzünden elimin neredeyse kırıldığını sandım. En az onun burnunun acıdığı kadar acıyor olduğunu tahmin ettiğim elimi ovuşturduktan sonra Elçin’in yüzündeki kanı gördüm.
Elini yüzüne götürüp baktığında sıranın ona geçtiğini anladı ve beni saçımdan yakaladı. Ben de onun yaptığını yaptım. O kadar büyük bir tutamını koparttım ki acıdan inleyerek beni serbest bırakmak zorunda kaldı. Bir kolumdan öğretmenim diğer kolumdan da Burak tutup beni geri çektiğinde o pisliğe gününü göstermek istiyordum hâlâ.
“Seni okuldan attıracağım!” diye bağırdı.
“Adam kaçıran değil de adam olmayanı döven mi okuldan atılacak?”
Sonuç olarak ikimiz de okuldan atıldık. Elçin nereye gitti, bilmiyordum ama umrumda da değildi. Benden ne kadar uzaksa o kadar iyiydi.
Fotoğrafçı ve ozalitçiye verdiğim zarardan dolayı zaten sicilim hiç dolmaması gereken şekilde dolmuşken bir de üstüne Elçin’in “vücut bütünlüğüne zarar” vermiş olmam okulumdan atılmama yetmişti. Bunu anlayabilirdim ama diğer okulların beni neden kabul etmiyorlardı ki? Yaptığım şeylerin haklı bir sürü nedeni vardı ama kimse o nedenleri dinlememiş, hep sonuca odaklanmıştı. Not geçmişimi gören bir polis abla bana eğitimden soğumamamı, okumaya mutlaka devam etmemi söylediğinde açıkçası her şeyi göze almıştım bile.
“Evde eğitim göremem çünkü çok maliyetli olur. Ailemle bunu karşılayabileceğimizi sanmıyorum. Üniversiteye de kendim hazırlanabilirim aslında. Bir şekilde lise diplomamı alabilirsem eğer…” derken sözümü kesti.
“Bir okul var. Sana biraz hafif kalacaktır ama bu dertlerin hiçbirine girmeden liseden mezun olabilirsin,” dedi.
Kendimi bu şekilde Atagül Lisesi’nde buldum işte. Burak da kısa sürede yanıma geldi. Ailesinin işleri pek iyi gitmediğinden dolayı özel okulun parasını ödemekte sıkıntı çekiyorlardı. Annesi ve babası düz lise yerine en azından bir anadolu lisesine gitmesini tercih ediyorlardı ama benimle birlikte mezun olmak istediğini söylediğinde, yaşadıklarını da göz önünde bulundurarak Karanlık Lise’ye gelmesine razı olmuşlardı. Başlarda burada pek çok Elçin’le uğraşacağımızı düşünmüştüm ancak herkes o kadar sorunluydu ki, başkalarını kendine sorun etmeye zamanları kalmıyordu.
Yaşadıklarım yüzünden Burak’ı kaybetme korkusu yaşıyordum. Yeni insanlarla tanışıp onlarla arkadaş olmak artık çok zor geliyordu. Toparlanma sürecimizde bize yardım eden temel şey tiyatroydu. Sahnedeyken kendi hayatlarımızı iki saatliğine bir kenara bırakıp bambaşka karakterler olabiliyorduk. İçimde yaşadığım güven eksikliğini ve kaybetme korkusunu ister istemez sanata da yansıtırken, canlandırdığım karakterler iyi geliyordu.
Beni sevdiğim insanla tanıştıran tiyatronun bizi yıllar sonra parçalara ayrıldığımızda da geri toplayacağını tahmin edemezdim.
İyi ki tiyatro vardı. Sizi mükemmele hazırlamak için her hata yapışınızda o sahneyi yeniden alabilme şansını veriyordu; aynen Atagül Lisesi gibi.
bir sonraki bölüm: DEMİR