Karanlık Lise 1 – Bölüm 24


Eve geldiğimizde halam bizi karşıladı. Sonuçta bu pijama partisi planlanmış bir şey değildi ama yine de yeni arkadaşlar edindiğime sevinmişti. Zaten ne zamandır Helin ve Esma’yla tanışmak istiyordu.

Tanışma faslı bittiğinde odama geçtik. Esma pembe, Helin de mor pijamamı kaptığında bana bol ve gri eşofmanımı giymek kaldı. Üstüme de siyah, askılı, dar bluzumu giydikten sonra saçımı ev topuzu yaptım. Yastıkları yere dizip oturduk.

Esma “Evet, ne yapıyoruz bu gece?” diye sorduğunda “Önce pizza mı söylesek ya?” diye fikir attı ortaya Helin.

“Kesinlikle, açlıktan ölmek üzereyim,” dedim ve telefonumu elime aldım. Nasıl geçtiğini anlamadık ama üç saat geçmişti. Büyük boy pizzalarımızı bitirip üstüne de tatlılarımızı yemiştik. Bugün kızlar günüydü. Üç saat önce üzüntümden konuşamaz halimi şu anım ile kıyasladığımda, artık gerçekten daha iyiydim. Kızların planı işe yaramıştı. Halam ise benden daha mutluydu.

Esma “Seni neyin mutlu edeceğini biliyoruz! Hadi Doctor Who izleyelim,” deyince hemen bilgisayarımı açtım. En sevdiğim diziyi biliyordu ve bıkmadan her bölümü en az on defa izlediğimi de hatırlıyordu. Geçen ay Esma’yı da başlatmıştım ve bayılmıştı, hemen ardından o da Burak’a bulaştırmıştı.

Saat on bir buçukta kapımız çaldı. Bugün eniştemin karakolda vardiyası vardı ve kuzenimle halam da evdeydi. Yani kısaca kimseyi beklemiyorduk. Kapı çalındıktan bir dakika sonra halam odaya girdi:

“Güneş… Senin şu yanındaki çocuk… Demir… Şu an kapıda. Ne işi var burada? Demediniz mi saçma sapan hareketler yaptı diye?”

Helin hemen “Güneş onu görmek istemiyor Ebru Abla,” dedi. Niye gelmişti? Artık konuşulacak ne olabilirdi ki?

Halam, “Güneş? Ne söyleyeyim kızım?” dediğinde bir cevap vermem gerektiğini anladım. Ona kızmıştım. Hem de çok. Bana ümit vermişti. Ondan deli gibi hoşlandığımı biliyordu ve bana değer vermese de beni öpmüştü. O anki zayıflığımdan, duygularımdan yararlanmıştı. Ne beklemişti ki? Onunla evine gitmemi mi? Yoksa beni de o otele mi götürecekti? Öyle biri olmadığımı biliyordu ve belki bu yüzden beni eve bıraktıktan sonra Cansu’yu aramıştı.

Tüm bunlara rağmen o an âlâ onu görmek istiyor oluşuma sinir oluyordum. Nedenini bilmiyordum ama sürekli bu olanlara uygun bir açıklaması olması için dua ediyordum. Şimdi buraya kadar gelmişti ve en sonunda mantığımdan çok kalbimi dinleyerek onunla konuşmak istediğime karar vermiştim.

Esma “Biliyorsun Güneş, konuşmak zorunda değilsin,” dediğinde ayağa kalktım. Demir buraya kadar geldiğine göre bana söylemek istediği şey önemli olmalıydı. “Her şey ortada zaten. Bakalım ne diyecek?” diyerek kapıya gittim. Holdeki aynada kendime baktığımda gözlerimin üç saat önceki kızarıklığı çoktan geçmişti. Üstümdeki ev kıyafetleriyle çok kötü gözüküyordum. Hatta saçlarım fazla dağılmıştı ama artık Demir’e nasıl göründüğüm konusunu kafama takmadığım için kapıyı açtım ve karşımda onu gördüm.

“Niye buradasın?” derken, arkamdan kapıyı küçük bir aralık kalacak şekilde çekmiştim.

Demir’in gözlerini yakaladığımda beni süzdüğünü fark ettim.

Kahretsin. Onun yanına geldiğim anda o gün beni öperken hissettiklerim sanki yine dört bir yanımı, beni, bedenimi sarmıştı. Huzurunda olmak bile insanın içini harekete geçirmeye yetiyordu. Ondan hala, her şeye rağmen çok hoşlanıyordum.

“Demir, konuşmak için bir dakikan var. Arkadaşlarımı bekletmek istemiyorum,” dediğimde beni süzmeyi bırakıp gözlerime baktı.

Farklıydı. Soğuk ve keskin mavi gözlere ne olmuştu?

“Kafanda aptal aptal şeyler kurmadan ve okuldaki fırsatçıların uydurduklarına inanmadan önce beni dinle,” dedi. Açıklayacak neyi vardı? Beni öptükten sonra gidip başkasıyla yatıp rahatladığını falan mı anlatacaktı? Yoksa bunun için özür mü dileyecekti? Affetmemi mi isteyecekti? Çok beklerdi.

Demir derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı. “Güneş, senin yüzünden kafam karışıktı. Bak… anlayamadım tamam mı? Bana ne olduğunu anlayamadım. Ben sana kadar hiçbir şey hissetmedim hayatımda. Hiçbir kızla… Ama sen… Sende farklı bir şey oldu ve ben bunu kafamda yanlış yorumladım Güneş. Oysa beline dokunduğum anda baştan sona seni, sadece seni istedim hayatımda. Evine bıraktıktan sonra telefonumda ilk gördüğüm numaraya mesaj attım. Cansu’ydu. Ama onu da geç, kiminle yatacağım önemli değildi. Önemli olan, senin bana hissettirdiklerini unutmak istememdi,” dediğinde gözlerim doldu.

“Demir, bana bunları niye anlatıyorsun? Daha çok üzülmem için mi?” diye sorarken gözlerimi kırptım ve ağlamak üzere olduğumu fark etmemesi için dua etmeye başladım. Onun karşısında kırılan bir kız olmaktan nefret ediyordum. Arkamı dönüp elimi kapının koluna uzattığımda elimi yakaladı ve beni kendine çevirdi. “Dur ve dinle Güneş,”

Bir kişinin elini tutmak insana en fazla ne hissettirebilirdi ki? Ben niye böyle hissediyordum? Niye onunla yakınlaşmamak için kendimi zor tutuyordum?

“Bırak beni Demir. Gitmeni istiyorum. Çok istiyorsan anlatacağın şeyi yarın okulda, bahçenin ortasında anlatıp beni ağlatırsın. Ne de olsa tarzın bu,” derken kalbim paramparçaydı.

“… Otele geldiğimde aklımda tek bir şey vardı ve o şeyden bir an önce kurtulmak istiyordum. O şey sendin Güneş. Odaya vardığımda içeri girdim ve Cansu’yu gördüm. Onunla daha önce bir kez birlikte olmuştum ve şu an bir erkek kafası olarak çirkinleşeceğim ama dürüst olmak zorundayım, idare eder diye düşünmüştüm. Günü kurtarır ve beni senden bir nebze de olsa alıkoyar gibi düşünmüştüm. Bana yaklaştı ve üstümü çıkarttı.”

Buna daha fazla katlanamazdım.Gözyaşlarımı tutmakta çok zorlanıyordum. Niye bana bunu yapıyordu?

Onu başkasıyla birlikte düşünmek en büyük işkencemdi.

“… Elimi saçlarının arasından geçirdiğimde bir an durdum. Parmaklarımın arasında gezinen bu saçlar başkasının olamazdı. Senin olmalıydı. Cansu’yu kendimden uzağa ittim ve tişörtümü aldığım gibi odadan çıktım. Arabama atlayıp buraya geldim Güneş. Bu apartmanın önünde durdum. Gece yarısına kadar bekledim. Seninle konuşmak istiyordum ama yapamadım. Benim zayıflığımdın ve seni yok etmek istedim ama… Olmadı Güneş. En sonunda pes edip gittim.”

Demir, Cansu’yla birlikte olmamıştı.

Hepsi Cansu’nun uydurmasıydı demek ki.

Kendime sürekli olarak tekrar ediyordum duyduklarımı, yeterince inanmak, inanabilmek istiyordum ona.

Sabahtan beri karnımda hissettiğim baskı artık kalkmıştı.

“Yani.. Yani onunla…?”

“Cansu’yla aramda hiçbir şey olmadı. Hatta cuma gününden beri hiçbir kızla aramda hiçbir şey olmadı. Bu sanırım… benim için de bir rekor,” dediğinde aklıma Demir’in hangi sıklıkla kızlarla yattığı sorusu geldi. Bunu düşünmeyecektim. Önemli olan, Demir Erkan şu an buradaydı, karşımdaydı ve bana açıklama yapmıştı. Hayatında ilk defa böyle bir şey yaşıyor olduğu her halinden belliydi. Ben de ilk defa daha adını bile koyamadığım bu duyguları hissediyordum.

Gerçekten de o gece benim evime dönmüş ve beklemişse, Demir’e karşı düşüncelerimi bir kez daha gözden geçirebilirdim. İkimiz için de yeni duyguların içine daldığımız her halimizden belli oluyordu. Düşe kalka ilerlenebilecek bir yolda tabii ki engeller ve yanlış anlaşılmalar olabilirdi. Yine de insan hani hep inanmak istediğine inanır ya, bana yalan söylüyor olma ihtimalini de hesaba katıyordum bu yüzden. Kafam karışıktı.

Duyduklarıma inanmakta ne kadar güçlük çekiyor olsam da gözleri ona inanmamı kolaylaştırıyordu. Demir’i tanıyordum ve biraz düşündükten sonra, bence doğruyu söylüyordu.

Ben de doğruyu söyleyecektim.

Onu seviyordum.

“.. Bir dakika çoktan geçti. Arkadaşlarını bekletme istersen, hakkımda ne düşünüyorsun veya benden ne kadar nefret ediyorsun bilmiyorum ama merak etme, daha fazla rahatsızlık vermeden gideceğim,” dediğinde gülümsedim.

Bana baktı.

Yüzümdeki tebessümü inceliyordu. Şaşırsa da hoşuna gitmişti, eşlik etti. “Şimdi ne var?” dediğinde ona yaklaştım ve “Biz şuna bir dakika daha ekleyelim,” diyerek kollarımı onun boynunda birleştirdim. Parmak ucuna kalktım. Ona yetişmek hâlâ zordu ama Demir, kolunu belime dolayıp beni kendine yapıştırınca daha kolay oldu. Nadiren gördüğüm gülümsemesini yok etmek istemiyordum ama şu saatten sonrası artılar ve eksiler tablosuydu.

Sonunda dudaklarımı onun dudaklarıyla buluşturdum.

⋆⁺₊⋆ ☀︎ ⋆⁺₊⋆

Instagram’da buluşalım・❥・ alyaoztanyel & alyaoztanyelkitaplari

error: Bu içerik koruma altındadır.