Arkamı dönüp kapıyı ittiğimde Helin ve Esma dengesini kaybedip yere düştü. Başından beri kapının dibinde bizi izleyip dinlediklerini bu sayede anlamış oldum. Helin hiç vakit kaybetmeden “Güneş! Hemen odaya gelip her şeyi detayıyla anlatıyorsun!” dedi. Esma “Hepsini izledik ama senden tekrar tekrar dinleyebiliriz!” diyerek Helin’e destek oldu. En azından Demir’i merdivenlerden inene kadar izlemiştim. O buradayken kapıyı açsaydım Helin’le Esma’nın bizi dinlediğini görürdü. Kızabilirdi de ama ben daha çok, rezil olduğuma üzülürdüm. Gülümseyerek odaya doğru gittiğimizde halam beni yakalayıp “Seninle sonra konuşacağız Güneş,” dedi. Sesinde kızgınlık yoktu, hatta gülümsüyordu bile. Yine de bir yandan yeni bir fırça faslının beni beklediğini biliyordum. Onlar Demir’den uzak durmamı söyledikçe ben, daha çok yanmaya gidiyordum.
“Açıklayabilirim,” dedim.
“Hadi hadi arkadaşlarının yanına git,” şeklinde geçiştirdi beni. Pek de endişelenecek bir şey olmadığını düşünüp odama girdim. Demir’le konuşmamı anlatmaya başladım. Sanki hiçbir şeyi duymamışlarcasına beni dinlediler. Benden daha heyecanlı görünüyorlardı ama kabul etmek gerekirse kalbim hâlâ çok hızlı atıyordu. Onun beni kollarıyla sarması, öpüşmemiz… Bir rüyanın gerçekleşmesi gibiydi. Zaten öyle de olmuştu.
Esma “Ya çıkarsanız?” dediğinde düşündüm. “Bence kesin çıkacaklar. Demir’in bir kızın evine kadar gelip ona böyle itiraflarda bulunduğu hiç görülmemiş. Her yönden onun ilkisin Güneş,” dedi Helin. Demir’in etrafında onlarca fırsatçının dolanıyor olması beni sinir ediyordu. Üstelik kızlarla namı duyulmuş bir geçmişi de vardı. Düşününce bile içimi büyük bir kıskançlık kaplıyordu. Hatta onun için en fazla ne kadar özel olabilirim ki diye sık sık sorguluyordum fakat Helin haklıydı. Eğer gerçekten bana söylediği gibi ilk defa bir şey hissetmişse, benim için bir kızı otelde geri çevirmişse -ve üstelik o kız da Cansu ise- gerçekten haklılardı. Hem, bir insanın özel olup olmadığı diğer kızlarla yaşayıp yaşamadığı şeylere göre belirlenmemeliydi, belirlenemezdi. Belki gerçekten bir geleceğimiz olabilirdi.
“Sizce okulda nasıl olacak?” diye sordum. Akıllardaki bir diğer konuydu.
“Güneş seni üzmek istemiyorum ama… Konuştuğumuz kişi Demir,” dediğinde ne demek istediğini az çok anlamıştım. Esma hemen sözü aldı. “Yani el ele tutuşmalar, okulda bahçede seni seviyorumlar, aşkımlar, çiçekler, çikolatalar falan bekleme. Bu Demir Erkan. Şu ana kadar yaptıkları bile onu aşıyordu.”
“Kesinlikle. Bu yönden çok fazla beklentin olmasın. Hatta belki okulda duyulmasını bile istemeyebilir, seni saklayabilir,” dediğinde konumuzun benden çok kendisi olduğunu fark ettim. “Doğukan neden seni gizliyor?” diye sorduğumda Helin yatağımdaki yastığı aldı ve sarıldı. “Kızlar, ben Doğukan’ı çok seviyorum ve onu kaybetmek istemiyorum. O, çetede bulunduğu konumdan dolayı ilişkimizi gizli tutmak istediyse bir nedeni var. Cansu’yu görüyorsunuz, kız daha senin Demir’le en ufak bir olayın yokken bile sana sarmıştı. Bu tarz şeylerden korumak için beni gizli tutması mantıklı geliyor hala her ne kadar hoşuma gitmese de. Üstelik, onu kaybetmek istemiyorum. Sanıyorum ilişkimizi koruyabilmek için elimden gelen her şeyi yaparım.”
Esma “Her şeyi yaparım derken… Seni kukla gibi oynatmasına izin veremezsin ama değil mi?” diye sorduğunda ben de “Veya seni kullanmasına?” diye ekledim. Endişelerimiz bu yöndeydi.
“Hayır. Öyle biri değilim, izin vermem. En iyi siz bilirsiniz zaten…” Helin yüzünü düşürünce hemen Esma’yla birbirimize baktık ve havayı eski haline döndürme zamanımızın geldiğini anladık. Esma “Eeee… Güneş… Demir’le çıkmak sence nasıl olacak? Bunu başaracak ilk kız sen olacaksın,” dediğinde uzun zamandır cevabını merak ettiğim ve beni zorlayabileceğinden korktuğum sorun tekrar moralimi bozmaya başladı. “Kızlar, ya Demir benimle seks yapmak isterse?” diye sordum.
Esma “Evet Helin Hanım, bu sorunun cevabını sizden alalım,” dedi.
Helin’e dönüp şaşırmış bir suratla baktım. “Yoksa senle Doğukan..?”
“Hayır! Biz yapmadık, en azından henüz. Niye benden cevabı almak istiyorsunuz ki?”
Esma “Çünkü o çeteyi hepimizden iyi tanıyorsun Helin. Dökül bakalım,” diye cevapladı.
“Tamam… Doğukan birkaç kez bu konuyu açtı. Hatta çok kez. Ama bilmiyorum… Karar benim sonuçta. Güneş’le Demir’e gelirsek, Demir’in… Nasıl desem, çok uzun süre aç kalmadığını ve kalmayacağını da biliyoruz. Seninle birlikte olmak isteyecektir. Yüzde yüz…”
Esma “Peki sen ne diyeceksin? Hiç biriyle birlikte oldun mu?” diye bana döndü.
“Eskiden bir sevgilim vardı ama iş hiç o ciddiyete gelmemişti. Konu şu an Demir ve açıkçası ne diyeceğimi bilmiyorum,” dedim.
Helin “İçimden bir ses fırsatın olsa üstüne atlarsın diyor,” deyince arkamdaki pembe yastığı ona attım.
Haklıydı. Gerçekten onunla beraber olmak istiyordum ama henüz değil. Ya onunla birlikte olursam ve daha sonra hevesi geçer ve beni bırakırsa? Ben daha onun mavi gözlerini görmediğim, o beni benden alan sesini duymadığım günlerde bile acı çekiyorsam, sırf bunun için beni bıraktığında ise ne kadar kötü hissederdim bilmiyordum. Beraber olduktan sonra da beni bırakmayacağına inandığım zaman onunla olacaktım. Kararımı vermiştim. Asıl konu ise Demir’in buna nasıl karşılık vereceğiydi.
“Daha her şey çok yeni. Hatta belki sevgili bile değilizdir. İki günlük eğlenmiştir işte…” deyip konudan uzaklaşmaya çalıştığımda Esma “Saçmalama Güneş! Demir’in sana nasıl baktığını gördük. Kesinlikle sıradan bir bakış değildi o,” dedi.
Helin “Bu arada cinsellik öyle aşırı mühim bir konu da değil. Hepimiz reşitiz veya reşit sayılırız. Bu konuda konuşmak da, yapmayı istemek de, soru sormak da çok doğal. Az önce yüzündeki ifadeyi gördüm ve hoşuma gitmedi. Rahat ol biraz,” dedi.
Utanarak gülümsedim. “Sen nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?” diye sordum.
Helin “Araştırmayı, okumayı seviyorum. Ayrıca bu konuda benim bir tık daha fazla ve farklı tecrübelerim olabilir. Bir ara daha uygun bir zamanda anlatmak isterim lakin şu an sırası değil. Gel gelelim olayın rutin sağlık kontrolleri, hatta hastalıklara karşı aşısı gibi yanları da var. Her kadın genç yaşından itibaren bu konularda eğitimler almalı. Sonra kalkıp böyle utana sıkıla birbirimizden öğrenmeye çalışıyoruz,” dedi.
“Peki ya siz? Burak’la?” diye sorduğumda Esma kızardı. “Hayır. Burak bana ben ne zaman istersem o zaman olacağını söyledi ve bunu söylediği günden beri bir kez bile ben açmadığım sürece konusunu açmadı, hatta ondan önce ben ona hazır olup olmadığını benimle paylaşabileceğini de söylemiştim. Bizde karşılıklı ilerledi o sorma süreci,” dedi. Helin dalga geçerek “İşte gerçek aşk!” dediğinde Esma yumruğunu Helin’in omzuna geçirdi.
O akşam çok eğlendik. Bu iki kız benim en yakınlarım olmuşlardı ve en önemlisiyse Demir Erkan kapıma kadar gelip bana hesap vermişti. İşte bu, kayda değer bir şeydi. Ertesi gün okula geldiğimizde Helin’le arabadan inerken otoparkta Demir’in arabasını gördüm. Onunla aynı anda gelmiştik. Arabadan güneş gözlüğü, siyah basketbol forması ve şortuyla çıktığında tek kelimeyle nefes kesiciydi. Orada eriyebilirdim. Elinde de çantası vardı. Çanta ve şorttan anladığım kadarıyla öğleden önce antrenmanları vardı. Yani dört dersim Demir’siz geçecekti. Öğleden sonraki müzik dersine yetişir diye umuyordum. Okula girerken gözlüklerini çıkarttı ve bana göz kırptı. Tüm kızların kendisini izlemesini sağlayan yürüyüşüyle spor salonuna girdi.
Helin “Zor olacak. Sen ve Demir Erkan… Fazla zor olacak,” dedi.
“Bir de bana sor,” diyerek cevapladım onu. Aklımda pek çok soru vardı yine her zamanki gibi.
Öğleden sonra müzik dersinde tüm müzikal ekibiyle toplanmıştık. Artık başroller dahil tüm rol ve görevlerin kimlere verildiği açıklanacaktı. Cenk’le girdiğimiz seçme aşırı iyi geçmişti ve pişman olduğum tek şey buydu. Umarım bir değişiklik olurdu ve onun yerine başkası geçerdi. Demir başrol olsa mükemmel olmaz mıydı? Sonuçta oyunda esas oğlan âşık olduğu kıza aşkını itiraf edecekti ve müzikalin genel konusu buydu. Seçilen şarkılar, seçilen sahnelere mükemmel uyacaktı. Şarkı seçimlerini Ayhan Hoca ile birlikte müzik sınıfı olarak yapmıştık. Oyunu ise tiyatro bölümü yazmıştı ama Esma’nın dediğine göre yüzde doksanı Burak tarafından yazılmıştı. Burak doğduğundan beri tiyatroyla, oyunculukla, yönetmenlikle ve yazarlıkla çok ilgiliydi. Bu müzikal onun için harika bir fırsat olmuştu.
Herkes eski yerlerine oturup duyuruyu beklerken sağıma baktım. Demir’in yanında Doğukan, Doğukan’ın yanında Masal oturuyordu. Masal’ın yanında ise Cansu vardı. Cenk, Demir’in tam arkasında Savaş’la ve ekibin geri kalanıyla oturuyordu.
Demir’le gözlerimiz birbirini bulduğunda başını çevirip önüne baktı. Yakalanmıştı. Gülümsememek elde değildi. Hemen sonra Cansu’yla göz göze geldim. “Neye bakıyorsun sarı?” diye bağırdı. Doğukan ona sakin olması ile ilgili bir şeyler söyledi ve Hülya Hoca duyuruya başladı.
“… Başrol için en uygun adayların Güneş ve Cenk olduğuna karar verdik ve onları seçtik. Tebrikler!” dediğinde Cenk’in o anda bana bakıp sırıttığını tahmin ettiğimden, başımı bile çevirmedim. Onu görmeye dahi zor katlanırken bu müzikalde başrolü nasıl paylaşacağımı asla bilmiyordum. Ders sona erdiğinde Esma, Burak, Helin ve ben ayağa kalkıp kapıya doğru gittik. Gözlerim Demir’i arıyordu ama yerinde yoktu. Muhtemelen çoktan gitmişti.
Bahçeye çıkmak için bina sütunlarının arasından geçerken birden kolumdan çekti ve beni duvarla sütunun arasına yasladı. Onu kokusundan tanımıştım. Bir çift mavi göz ile baş başaydım.
“Birileri beni çok özlemiş anlaşılan?” dediğimde hemen “Şu anda Cenk konusunu halletmek için seninle konuşuyorum, oynaşmak için değil,” diye karşılık verdi. Esprili bir şekilde yüzümü düşürdüm. “Senin kaybın olur,” dedim.
Şaşırarak bana baktı. “Peki, ona da sıra gelir elbet yeni kız,” dedi.
Utanarak gülümsedim. O ise ciddiyetini bozmamıştı. Aramızda beş santim bile yoktu ve ben şu an ona daha da yakın olmak için yanıyordum, Demir nasıl bu kadar ciddi durup kendini kontrol edebiliyordu?
Tecrübe… dedim kendi kendime. Böyle yakın durduğu ilk kız sen değilsin, diye hatırlattım kalbime ama bu beni rahatlatmamıştı. “Müzikalden çık diyeceğim ama bunu yapmayacağından adım gibi eminim,” dediğinde beni iyi tanıdığını fark ettim. Yavaş yavaş oluyordu ve bu çok hoşuma gidiyordu. “Başrole sen geç. Muhteşem bir sesin var,” dedim onu kandırabileceğimi sanarak.
“Hayır. Dediğim gibi, piyano çalan başka adam var ama benim gibi çalan yok. Ayhan izin vermez,” dedi. “Öğretmeninize ona ismiyle hitap edecek kadar yakın mısınız Demir Bey?” diye sorduğumda aramızdaki mesafeyi açtı. Kendimi garip bir şekilde boşlukta hissettim. Bedeninin bedenime olan yakınlığı hoşuma gitmişti. “Cenk konusunda dikkatli ol. Onunla hiçbir yerde yalnız kalma,” dedi ve çevresine baktı. Bu sütunla duvarın arası pek görülen bir yer değildi. Beynim yine fazla çalışıp acaba onun bu duvara yasladığı kaçıncı kız olabileceğimi hesaplarken kafamdan bu özgüvensiz düşünceleri dağıtmaya çalıştım. Demir gitti. Doğukan’ın yanına ulaşana kadar arkasından onu izledim. Benimle görülmek istemediği için mi çevresine bakmıştı? Büyük ihtimalle öyleydi. Kırılmıştım ama hak veriyordum. Daha her şey çok yeniydi ve Demir’le ilgili her şey, her zaman diken üstündeydi. Bilinmemesi onun için de benim için de daha iyiydi. Açıkçası bu okulda daha kaç tane Cansu vardı, bilmeyi hiç istemezdim.
Asıl kötü olansa, müzikal hazırlıkları boyunca her gün Cenk’le uğraşmak zorunda kalacak olmamdı. Eğer başrolü korumak istiyorsam ona katlanmak zorundaydım. Benim geri çekilmem için hiçbir sebep yoktu. Tüm kötülükleri o yapmıştı, eğer çekilmesi gereken biri varsa o Cenk’ti. Ben değildim.
Bu sefer kaybeden ben olmayacaktım. İstediğim buydu; sevdiğim şeyi yapmak, şarkı söylemekti. En önde ve ışıkların altında… Uzun bir aradan sonra ilk kez bugün Hülya Hoca başrol olacağımı duyurduğunda yeniden bunu hissetmiştim.
Kendime güveniyordum.
Artık yapabilirdim, devam edecektim.
bana TikTok’tan yorum olarak kaçıncı bölümde kaldığını, neler düşündüğünü yazar mısın? Yorumlarını heyecanla bekliyorum!! <3