Karanlık Lise 1 – Bölüm 32


“Altında sadece külot, üstünde bir de benim tişörtüm varken gecemi ne kadar zorlaştırdığın hakkında en ufak bir fikrin yok,” dedi ve o gece konuştuğumuz son şey bu oldu. Artık olayı espriye vuruyorduk. Bu sefer gülme sırası bana geçmişti. Sabah okula motorsikletle değil arabasıyla gelmiştik. Arabasından aynı anda indiğimizde okuldakilerin bakışları aklıma kazındı. Bu bakışları asla unutmayacaktım. Okulun girişine doğru yan yana yürüyorduk ve altımda kot pantolonum, üstümdeyse gömleğim yerine onun dün gece uyurken giydiğim tişörtünü yine giymiştim. Şaşırtıcı bir şekilde buna izin vermişti.

“Sence kaç kişi sevgili olduğumuzu biliyordur?” diye sorduğumda “Sevgili olmak ne demek ya? Beraberiz işte. Öyle saçma sapan kelimelere gerek yok,” dedi. “Tamam ama sorumu cevaplamadın,” dedim.

“Bilmem. Dün geceki olaydan sonra sadece bu okul değil, bu şehir biliyordur bence,” diye cevap verdi.

“Kızlar neden beni öldürecekmiş gibi bakıyorlar?”

“Ciddi ciddi soruyor musun?” Başımı sorumun gayet normal olduğunu belirtecek şekilde salladım. “… Okula benimle geldin, hâlâ seninle yürüyorum ve üstüne üstlük sen benim tişörtümü giyiyorsun,” dedi.

“Sence yattığımızı mı düşünüyorlar?”

“Yok Güneş, koklaştığımızı düşünüyorlar.”

Büyük bir kahkaha patlattım. Konu cinsellik olduğunda espri yeteneğine edebileceğim laf yoktu. Biraz ilerledikten sonra Doğukanların oturduğu banklara, çetenin her zamanki yerine geldik. “Hayret, Cansu yok,” dedim Doğukan’a.

Doğukan “İti an, çomağı hazırla. Tam arkanda,” diye yanıtladı.

Arkamı dönmemle Cansu, Masal ve voleybol takımından iki kızı daha birlikte gördüm. Cansu geldiği gibi hararetle konuşmaya başladı.

“Demir, seninle bir şey konuşmam gerekiyor,” dedi. İlgi çekmek için yapıyor olduğunu düşündüm. Klasik Cansu’ydu.

Demir, Cansu’yu takmadı ve Doğukan’la olan sohbetine geri döndü. Cansu ilginç bir şekilde geldiğimizden beri ne suratıma bakmıştı ne de bana laf atmıştı. Bir gariplik vardı. Durum hoşuma gitmiyordu. Ne Cansu’nun ısrarı ne de Demir’in tepkisiz tavrı.

“Demir sana diyorum! Bir şey söylemem gerekiyor!” diyip Demir’in kolundan çektiğinde Demir hemen sertçe kolunu ondan kurtardı.

“Ne var?”

“Seninle konuşabilir miyiz? Özel,” dediğinde işte müdahale etmem gerektiği anın geldiğini anladım.

“Bir dakika, bir dakika… Demir’le özel mi konuşmak istiyorsun?” dedim. Müzikali sattığı için değil, artık ailemin ölümüyle ilgili dalga geçtiği için ona kızgındım.

“Evet.” Cansu bana cevap vermişti ama artık ne Demir’in ne de benim gözlerime bakıyordu. Gözleri yerdeydi. Kendine olan güveninden geçilmeyen bu kıza ne olmuştu böyle?

Demir “Seninle konuşacağım pek bir şey olduğunu sanmıyorum,” diyerek Doğukan’a döndü.

Cansu “Önemli,” dedi. Ses tonu buruktu. Yine ne işler karıştırıyor olduğunu sormak veya numara yapmayı kesmesini söylemek üzereydim. Araya girip “Eğer bu kadar önemliyse burada da anlatabilirsin, öyle değil mi?” dedim.

Demir dikkatini benim dahil oluşuma yönelttiğinde çetedeki diğer çocuklar da Cansu’ya döndü. Hepimiz konuşmasını bekliyorduk. Demir “Cansu söyle, işim var,” dedi. Kimsenin artık onunla ilgili bir şeyi uzatmak istemediği ortadaydı. Bu durum kıza olan öfkeme iyi geliyordu fakat bir yanım da ona çok büyük haksızlık mı ediyorduk diye sormadan edemiyordu, hem de her şeye rağmen. Kim olduğunu bilmiyorduk. Sonuçta Demir’in bile daha hiç bilmediğim katmanları vardı. Her olaya verdiği tepkinin elbet bir geçmiş hikayesi vardı. Dün gece bunu biraz daha gözlemleme şansı yakalamıştım.

Hiçkimseye, ne yaparsa yapsın peşin bir etiket yapıştırmak istemiyordum. Bunun yeri Atagül Lisesi zaten olamazdı.

Cansu onun gözlerine baktı. “Lütfen burada herkesin içinde söyletme, bana bunu yapma,” dedi.

Cenk, Demir’in arkasındaki çocukların arasından çıkıp bize yaklaştı. “Cansu, neyin var?”

“Demir…”

Kız hala Cenk’e ve Demir’in tepkisizliğine rağmen Demir’in adını sayıklıyordu. Bu nasıl bir obsesiflikti?

Savaş “Cansu, söyler misin artık?!” deyince, bana baktı ve sonra gözlerini kaçırıp tekrar Demir’e döndü. “Demir, lütfen içeri girelim veya spor salonunun oraya da gidebiliriz. Lütfen yalnız konuşalım.”

Artık yetmişti.

“Cansu, bilmem farkında mısın ama Demir’le artık beraberiz. Aptal olduğunu biliyorum ama senin bile artık bunu anlamış olman gerekir. Benim dışımdaki herkes de eski arkadaşın. Artık lafı dolandırma ve söyle, oyunlarından bıktım,” dedim. Aileme dair ulu orta söyleyebileceği her şeye hazırdım. Ona ağzının payını verecektim.

Dün gece barda bana söylediklerinden ve müzikalde bize yaptıklarından sonra, her ne kadar etiket yapıştırmama kararı alsam da artık ona nazik olmak zorunda değildim.

Cansu konuşurken bana bakmadı.

“Demir, ben hamileyim.”

error: Bu içerik koruma altındadır.