Karanlık Lise 1 – Bölüm 40 (Final Part 1/3)


༯ 40. Bölüm ༯

İlk Kitap Final Part 1/3


Helin’in Ağzından

Demir ve Güneş, el ele koridordan geçiyor.

Derin bir nefes aldım ve bıraktım. Güneş’in bana baktığını görünce gülümsedim ve canım sıkkın değilmiş gibi davrandım, yani her zamanki gibi.

Demir bile bir kızla beraber yan yana, hatta el ele görülebileceğine karar vermişken Doğukan neden böyleydi? Demir tüm barın ortasında, dostları ve düşmanları izlerken sonuçların ne olacağını düşünmeden Güneş’i çekip öptüyse, onun olduğunu söylediyse neden Doğukan da aynı şeyi yapamıyordu? Bazen kendimi sadece bir fırsatçı gibi hissediyordum. Cansu gibi de değil üstelik, tam da kelime anlamıyla! Gölgeden gölgeye Doğukan’la gezme fikri çok kötüydü. Benden utanıyor muydu? Beni saklamasının nedeni aynı anda Masal’ı da götürmek istemesi miydi? Neden Esma ve Burak’ın sahip olduğu şeye sahip olamıyordum?

Doğukan’ı tanıyordum ve aylardır böyle bir şeyi asla yapmayacağını biliyordum. Sabrediyordum. Okulların kapanmasına iki hafta kalmıştı ve neredeyse on bir aydır çıkıyorduk. Her hafta sonumu onunla geçirmek ne kadar muhteşem olsa da artık yetmiyordu. Okulda benimle tek kelime konuşmuyor olması, tanımıyor gibi yapması beni sürekli kırıyordu. Şu ana kadar hiçbir şey dememiştim ve katlanmıştım, hatta Masal kaşarının ona haftalardır yılışıyor olduğu gerçeğine de göz yummuştum ama artık yeterdi.

Okul çıkışında Güneş, Demir’le gidecekti ve onu eve bırakmayacaktım. Doğukan’a hesap sormanın tam sırasıydı. Okul hemen hemen boşaldığında çete sonunda otoparka geldi. Ben arabamda onların çıkmasını beklemiştim. Masal yine Doğukan’ın üstüne düşüyordu. Yumruklarımı sıktım ve sonra gevşettim.

Doğukan çeteden Masal, Zeynep ve Gökay’ı arabasına aldıktan sonra diğer ekiple beraber yola çıktılar. Bara gittiklerinden emindim. Onları takip etmeye başladım. Bara geldiğimizde arabada oturup bekledim ve onların içeri girmelerini izledim. Aynada kendime baktım, bunu yapabileceğimi kendime en az on defa hatırlattım. İçeri girdiğimde masalarına doğru yürüdüm. Onlara doğru geldiğimi gördüklerinde konuşmayı bırakıp bana baktılar.

Anıl “Bizim okuldansın değil mi? Burada ne işin var?” diye sordu.

Ecem “Seni tanımıyorum, ama üstündeki ceketi beğendim güzelim,” dedi.

Doğukan’da ne yaptığımı anlamadığını gösteren bir surat ifadesi vardı.

“Konuşmamız lazım,” dedim.

Masal, Doğukan’ın yanında oturuyordu.

“Sanırım Doğukan’cığımın seninle konuşacak bir şeyi yok. Öyle değil mi hayatım?” dedi ve Doğukan’a döndü. Doğukan bir bana bir Masal’a bakıyordu.

Aptal Masal’ın sesini taklit ederek “Yok mu Doğukan’cığım?” dedim. Doğukan sinirli olduğumu anladı ve Masal’ı omzundan çekip ayağa kalktı. “Beş dakikaya gelirim,” dedi.

Arka kapıdan çıkıp barın arka kısmındaki yere geldik. Burası geceleri yasal olmayan malların alınıp satıldığı yer olarak bilinirdi. Tabii saat daha erken olduğu için o anda orada yalnızdık, hoş artık kalabalık olup olmamasının bir önemi kalmayacaktı.

“Ne oldu Helin? Seni tanımadığımı sanıyorlar.”

“Doğukan işte sorun orda zaten. Beni tanımadığını sanıyorlar!”

Doğukan bana yaklaşıp elimi tuttu. “Helin, seni herkesten daha çok seviyorum. Bunu biliyorsun… Sadece o aptallar bilmiyor işte. Kimsenin bilmemesi bir sorun olmuyordu. Neden şimdi böyle-“

“Hayır! Sorun oluyor. Artık saklanmaktan bıktım tamam mı? Beni saklamandan bıktım!” diye bağırıp elimi çektiğimde içimde bir şeylerin kırıldığını hissedebiliyordum. Onu kaybetmek istemiyordum ve işte bu yüzden aylardır gizlenmeye katlanmıştım. Ama artık yeterdi. Masal öyle davranırken, Demir Erkan bile ilk defa birden fazla kere aynı kızla görülebilmişse… Niye bizim için de her şey düzelmesin?

“Ne yapmamı istiyorsun?” diye sorduğunda onun da üzgün olduğunu hissedebiliyordum.

“Yaza geri dönmek istiyorum ben. Beni kimseden saklamak zorunda kalmadığın o zamanları tekrar yaşamak istiyorum Doğukan. Biliyorum okulun kapanmasına iki hafta kaldı, bana her şeyin geçen yılki gibi olacağını sakın söyleme çünkü olmayacağını biliyorum. Bu muhitte herkes seni tanıyor ve artık bugün buraya da geldim… Demeye çalıştığım…” Gözlerimin dolmasına engel olamıyordum. “Sen Masal’a bu kadar yakınken ben sizi izleyemiyorum Doğukan. İki hafta sonra karne günü akşamı Esma ve Burak’la beraber Bodrum’a gidiyoruz. Teyzem yazlığının anahtarlarını bana bıraktı ve üç ay boyunca arkadaşlarımla orada kalabileceğimi söyledi. Güneş’i de çağıracağım, daha söyleme fırsatım olmadı. Demir Erkan’la beraber el ele tutuşarak okulun koridorunda yürüyordu çünkü!”

Doğukan gözlerini yine bana sabitledi. “Ben de gelirim Helin. Her şey daha iyi olacak, bak söz veriyorum..”

“Hayır Doğukan, seni orada istemiyorum. Seni hiçbir yerde istemiyorum. Oraya gelirsin tabii, niye? Çünkü orası farklı bir şehir ve kimse bizi tanımıyor olacak. Tabii ki orada rahat rahat görülebileceğiz. Senin için iyi olacak değil mi? Ama benim için değil!” derken yanağıma düşen gözyaşını elimle sildim.

“Helin, sorun Masal’sa eğer, ben ona karşı hiçbir şey hissetmiyorum. Ben seni seviyorum. Seni…” dedi ve bana yaklaştı. Yaklaşmasını engellemek için onu göğsünden ittim.

“Evet, bu yüzden mi sürekli kucağında gezmesine izin veriyorsun?”

“Ben ona sarkmıyorum, o bana sarkıyor Helin. Ben bir şey-“

“Geri çekilmesini söyleyemiyor musun? Bu kadar mı zor senin için?!”

“Helin, ben çetedeki diğerlerinin aksine her gece farklı bir kızla takılmıyorum. Seninle tanıştığım günden beri tek hayalini kurduğum kişi sensin. Sana asla ihanet etmedim. On bir aydır kimseyle yatmadığımı, kimseyle çıkmadığımı veya görülmediğimi anladıkları zaman bir şeyler karıştırdığımı fark edeceklerdi ben de bu yüzden Masal’a-“

“Nasıl yani? Masal’a ne?”

“Hayır Helin! Bir kere olsun beni dinle! Masal’ın yakınımda dolanmasına izin veriyorum çünkü böylece dikkat çekmiyorum. Seni korumak için yapıyorum. Seni kimse fark etmesin diye.”

“Sen de beni dinlesen! Başından beri söylemeye çalıştığım şey bu. Benimle görülmek istemiyorsun! Benimle çıktığını kimsenin öğrenmesini istemiyorsun! Niye? Demir bile artık kimseyi takmıyorsa ve Güneş’le çıkıyorsa sen neden hâlâ bunu bana yapıyorsun?”

“Çünkü korkuyorum Helin!”

“Ne dedin sen?”

“Korkuyorum tamam mı? Şu gördüğün barda bile kaç tane düşmanımız var sen biliyor musun? İnsanlar seni öğrendikleri zaman bana zarar vermek için, bize zarar vermek için seni kullanacaklar. Bunun farkındayım ben. Seni saklamıyorum Helin, seni koruyorum. Arada fark var. Masal’ın neden istediği gibi davranmasına izin veriyorum? Çünkü Masal’a ne olacağı umrumda bile değil. Ona değer vermiyorum. Sadece sana değer veriyorum,” dediğinde aklımda tek bir soru kalmıştı.

“Son bir sorum var, ardından Demir’le seni kıyaslamaya son vereceğim,” dedim.

“Söyle.”

“Senin düşmanın varsa Demir’in düşmanı da var. O neden Güneş’i ifşa edebiliyor?”

Eğer öğrenmeseydim bu akşam uyuyamazdım.

“Beni Demir’le kıyaslıyorsan bunun cevabını da bilmem gerekir. O Demir Erkan. Onun korktuğu kişi sayısı sıfır. Demir’e bulaşanlar sonuçlarına katlanacaklarını biliyorlar ve genelde uzak duruyorlar. Ama benim için aynı şey geçerli değil. Ben Demir kadar saygınlığa sahip değilim. Bir yere kadar tabii kendimi koruyabilirim ama sen yalnızken seni koruyamam. İşte aradaki fark bu. Onun kadar korkmuyorlar benden,” dedi ve arka kapıdan içeri girip masasındaki yerine döndü.

Arabama binene kadar ağlama isteğimi bastırmayı başardım. Ertesi gün Güneş’le okula gelirken o bana Demir’le önceki akşam neler yaptığını anlatıyordu, ardından ben de ona Doğukan’la olanları anlattım.

“Bunun olacağını sen de ben de biliyorduk. Onu ne kadar çok sevdiğini inan bana biliyorum, ama doğru olanı yaptın. Sen kimsenin sırrı olarak kalamazsın. Aynada kendine bir bak. Hepimizden; Esma’dan, benden daha fazla özgüvene sahipsin. Güzelsin ve akıllısın. Seni sır olarak tutmayacak birine layıksın,” dedi ve bana moral verdi.

Arabayı park edip otoparkta yürürken Doğukan’ın önceki gün söylediklerini düşünüyordum.

Ya o haklıysa? Demir’in yerinde o olsaydı belki de böyle yaşamıyor olurduk. Çetede herkesin bir yeri, bir statüsü vardı. Söyledikleri doğruydu. Bunu ben de biliyordum.

Sanırım artık çok geçti. Onunla öyle konuşarak onu incitmiş de olabilirdim.

Hem de uzun zamandır asıl incinen benken…

Belki de bitmesi ikimiz için daha iyi olacaktı.

“Helin şuna bak!” Güneş, çetenin her zaman bahçede oturduğu yerin arkasındaki duvarı işaret ediyordu.

Duvarlar üstünde küçük küçük duvar yazıları hep vardı ama tam çetenin bankının arkasında kalan yer tamamen siyaha boyanmış, ortasındaki kocaman sarı yazı haricinde etrafındaki küçük yazılar silinmişti.

Helin + Doğukan

Yazıya yaklaşmak için duvara doğru yürüdüm. Çetenin bankının yanından geçtiğimde oradakilerin hakkımda ne düşündüğü umrumda değildi.

Yazının tam önünde durdum ve gülümsedim.

“Artık herkes biliyor sanırım.”

Doğukan’ın sesini duyduğumda arkama döndüm.

“Sen yaptın,” dedim.

“Senin için önemliyse, benim için de önemlidir,” dedi.

“Peki ama ya söylediğin şeyler? Gerçekten bana zarar verecek olanlar var mı?”

“Evet ama ben her zaman seni korumak için orada olacağım Helin,” ona yaklaştım ve boynuna sarılıp onu öptüm. Öpüşürken okuldakilerin bizi izlediklerini biliyorduk. Dudaklarımızı geri çektikten sonra ikimiz de gülümsedik. Doğukan kolunu benim omzuma attı. Bankın yanından geçip okula girerken Masal ağzı açık bir şekilde bize bakıyordu. Ona boşta kalan elimle hareket çektim ve dil çıkardım.

Doğukan güldü. “Deli olmana bayılıyorum,” dedi.


İlk kitap finalinin hemen sonrasında Karanlık Lise 2’yi web sitesinde canlıya açacağım ve oradan bölümlerimiz başlıyor olacak 🙂 Beklemeden, hız kesmeden devam ediyoruz!

Yorumlarınızı TikTok’tan takip ediyor ve cevaplıyorum. Desteğiniz bana çok moral veriyor. Motivasyon kaynağımsınız <3 Hepinize teşekkür ederim.

error: Bu içerik koruma altındadır.